» Sinemanin sanat olarak anilmasinin tarihi, özel bir cesaret tarihidir. Yogun emegin, iyi bir gözün, kültürel birikimin, estetik zevkin ve içi dolu bir meselenin sahibi, eger cesaret de tasiyorsa ona gerçek sanatçi diyebiliriz. Çaginin sosyo-politik oluslarina karsi duyarli olan sanatçi, beyazperdede çogu zaman ‘siir’ yazar. Farkli ve cesur bir soluktur siiri. Beyazperdeye yazilan siirler, ‘has’ bir sinemayi müjdeler. Cesur ve ‘has’ sinemaci Fred Kelemen, Fassbinder’dan bu yana Alman sinemasinda rastlanmayan güçlü bir ses. Tavizsiz ve dolaysiz sinemasi, yalin ve politik bakisi ile birlesip, tarifsiz bir görsellikle bulusuyor izleyiciyle. Yüzeyin altindakiyle ilgili Kelemen. Bir takim burukluklarin, umarsizliklarin içinde gizlenen insana ait seylerle; baska tür güzelliklerle belki de…

Fred Kelemen 6 Ocak 1964’te Berlin’de, Macar anne ve Alman babadan dünyaya geldi. Resim, müzik, felsefe, din ve tiyatro egitimi aldi. 1989’da ‘Berlin Film ve Televizyon Akademisi’ne (DFFB) girmeden önce çesitli tiyatrolarda yönetmen yardimciligi yapti. Ögrenciliginden bu yana birçok deneysel film ve videonun yönetmenligini üstlenen sanatçi, Hector Faver, Yesim Ustaoglu, Garine Torossian ve Bela Tarr gibi isimlerin filmlerinde görüntü yönetmeni olarak yer aldi. Almanya’da sahnelenen birçok tiyatro oyununu da yöneten Kelemen, halen Barselona’da bulunan Katalonya Sinema Arastirmalari Merkezi’nde, Cenevre’deki Görsel Sanatlar Okulu’nda ve Riga’daki Letonya Kültür Akademisi’nde misafir ögretmen olarak ders vermekte. Beyazperde için yazip yönettigi filmlerin görüntü yönetmenligine, kurgusuna ve çogunlukla yapim tasarimina da imza atan Fred Kelemen, Avrupa Film Akademisi üyesi.

Çarpici bir görsellik içeren sinemasinda, melankoli, yalnizlik, kasvet ve içsel korkularla örülü öyküler anlatan Kelemen, dünyayla alip veremedigi olan biri. Meselesini, çagin sorunlariyla sarmalayarak beyazperdeye yansitan sanatçi, isik ve gölgenin, ses ve tininin disinda karakterlerinin yogun içselligini, büyüleyici bir dünyadan seslenircesine sunmayi basariyor. 1994 yapimi Yazgi / Verhangnis’de adeta cehennemi yasayan, kaos içindeki bir Orta Avrupa tablosu çizen Kelemen, yerinden yurdundan olmus, tükenmis insanlari resmederken öyküsüne belirli bir siddet katmayi ihmal etmez. Ona göre siddet, iletisimin en umarsiz biçimidir ve sirf bu yüzden kurtulus olanagini içinde barindirir. 97 tarihli Don/Frost,
Don - Frost
Kelemen’in kurgu, belgesel ya da deneysel film kategorilerine dahil edilmesi güç, ‘baska’ bir filmidir. Farkli anlati yapisi, özgün bir sinemanin ipuçlarini tasir. Günessiz, uzun ve karli bir yolculukta geçmise yol alan kahramanlari esliginde yasanan günleri sorgulayan yönetmen sade öyküsüne, sarsici ve katmanli bir derinlik katmayi basarir. Alacakaranlik/Abendland’da (1999), Kelemen’in her zamanki görsel çarpiciligi esliginde uyanilmasi güç bir kâbusa tanik oluruz. Aslinda bu, kâbustan öte, var oldugunu bildigimiz ama inkâr etmeyi tercih ettigimiz bir gerçekliktir. Yönetmen, bizleri rahatsiz edip incitmek pahasina, gerçeklerle yüzlesmemizi saglar. Erken dönem Jim Jarmusch sinemasiyla benzerlikler tasiyan 2005 yapimi Yitik / Krisana ise özünde, suçluluk ve bagislama ile ilgili cesur bir deneme olarak nitelenebilir. Pismanlik ve vicdan azabi ile örülü varolussal yolculuk, ilgi çekici, ‘karanlik’ bir sölene dönüsür.

Cesur ve ‘has’ sinemanin büyük isimleri Bresson ve Bergman ruhu tasiyan Fred Kelemen’i kesfedip, izlemekte yarar var. Yasadigimiz günlerin keskin gerçegini, düssel bir siirle kurgulayan sinemaci, çagin ‘ciddi’ taniklarindan biri.

..............................................................................................................................................................
Murat Ersahin